Çarşamba, Aralık 21

Uzun Zaman Oldu


Uzun zaman oldu... Nedense yazacak çok  fleyim oldu€unu düflünürken yaflad›€›m onca fleye ra€men dökemedim yaz›ya bir türlü. Her seferinde hadi hadi diye kendime gaz versemde gelmedi içimden yazmak... o yüzden sustum bu zamana kadar nedenini bilmeden sustum...

Susmak.. sesini kelimelerle anlatmak...belkide sessizliği yaşamak...
sonsuzluk dediklerini anımsatmak...

Satırlara sığdırmak söylediklerini, söyleyeceklerini önceden düşünmeden akıtmak kağıda... Düşüncelerini duyurmak. duymayanlara inat..

Kısaca kendini anlatmak sorgulamak hayatı ne pahasına olursa olsun...
Bunu yaparken konuşmamak... yazmak...  sadece yazmak....

Keflke her fleyi yazabisekte o kelimelerin içinde çözümleyebilsek, sonuca ulaflt›rabilsek. Belki buda s›kacak zamanla... yazmak de€ilde konuflmak daha iyi gelecek ama her fleyi anlatabiliyormuyuz yan›m›zdakine, dostumuza... tabiki hay›r baz› fleyleri kesip k›rp›yoruz anlat›rken k›smende olsa rahatlat›yor bizi ama yinede istiyoruzki tüm ç›plakl›€›yla anlatal›m yaflad›klar›m›z› biz nas›l hissediyorsak oda bizim hissetti€imiz gibi hissetsin...hissetsinki anlas›n... mümkün olmayacak bifley bu ama istiyoruz iflte insan›z s›n›r› yok istiklerin.

Asl›nda konu  varm› böyle biri... 

Bazen efline bile anlatam›yorsun, anlamayaca€›ndan de€il ama istiyorsunki senin gibi biri olsun karfl›nda. fi›p diye anlay›versin seni leb demeden leblebi desin, yüzüne bakt›€›nda gözlerinden anlasın ne durumdas›n. Zor çok zor... varm› öyle biri yok tabiki bulmak mümkün mü? Bilmem sizce mümkün mü? Bilmem... bence mümkün de€il.

Siz mümkün mü mümkün de€ilmi diye beyninizi bir taraftan meflkul ettirirken bir taraftanda flu küçük hikayemi okuyuverin...

Bir yaz günü, plajda oturuyor, kumlarla oynayan iki çocuğu
 seyrediyordum. Her ikisi de, deniz kıyısında, kapılarıyla, kuleleriyle,
 tünelleriyle kocaman bir kale yapmak için beraberce harıl harıl 
çalışıyorlardı. Kale neredeyse tamamlanmışken , büyük bir dalga gelip
 kaleyi bozdu. Her şey, bir anda ıslak bir kum yığınına dönüşmüştü.
Bütün uğraşlarının bir anda gözlerinin önünde yok olduğunu gören
 çocukların göz yaşlarına boğulmalarını bekliyordum. Ama çocuklar beni
 şaşırttı.
Ağlamak yerine, ikisi de kalkıp el ele tutuştular ve gülerek kıyıdan biraz
daha uzaklaşıp yeni bir kale yapmaya giriştiler.
Çocukların , o anda bana önemli bir ders verdiklerini fark ettim.
Yaşamımızdaki her şey, yapmak için üstünde çok zaman ve enerji sarf
ettiğimiz her karmaşık yapı, aslında kumdan yapılmışlardır. Sadece başka 
insanlarla kurduğumuz ilişkiler ayakta sağlam kalabilir.
Er yada geç, bir dalga gelip, kurmak için yoğun çaba sarf ettiğimiz
 çalışmaları anında yıkabilir. Böyle bir durum karşısında, sadece yanında
 tutacak bir eli olan insan gülümseyebilir….

Yan›nn›zda her zaman böyle bir insan olmas› dile€ille  elinizi tutanlar›n›z tutupta b›rakmayanlar›n›z çok olsun....

Cuma, Ağustos 5

Hayattındaki Her Gün Bir Hediyedir...

Hayattındaki Her Gün Bir Hediyedir...


Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.
 
Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. 'Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı' gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır,  dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir.  
 
İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.
 
Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir.

Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir. 
 
Kendine iyi bak. 
Tüm kalbinle sev. 
Sonuna kadar hayatın tadını çıkar. 
Hayattındaki her gün bir hediyedir, kıymetini bil.

Pazartesi, Temmuz 4


Hayatımız sürekli bu evde geçiyor. 

Ben dışarı çıkmak gezmek dolaşmak istiyorum. Hissedebiliyorum çok az kaldı özgürlüğüme.

Bu eve daha yeni geldim fakat sabırsızlanıyorum hemen büyüyüp keşfetmek istiyorum dünyayı. Evdeyken sıkılmıyorum ama sadece merak... her şeyi görmem öğrenmem gerekiyor.

Yalnız değilim en başta annem var sonra eve geldiğimde tanıştığım ablam.....

O kardar güzel ki benimle ilgilenmeyi seviyor bende onunla vakit geçirmeyi. Sadece onlar da değil odamda beni yalnız bırakmayan gece gündüz yanımdan ayrılmayan hatta benimle bütün gün oynayan beni güldüren iki kişi daha var.

İlk gördüğümde beni çok korkutmuşlardı ama zaman geçtikçe onlara o kadar alıştımki göremediğim zaman huzursuz ve mutsuz oluyorum. Bazen beni kızdırıp ağlatsalarda onları görmeden yaşam kaynağım da gidecekmiş gibi geliyor. Sanki onlar benimle beraber geldiler bu dünyaya onlarda benim gibi her şeyi yeni keşfediyorlar.

Beni yanlız bırakmayacaklarını hayatımın sonuna kadar benimle beraber olacaklarını, beni korumaları için çok büyük bir gücün gönderdiğini, son nefesime kadar yanımda olacaklarını, iyi veya kötü ne olursa olsun hepsini not edeceklerini, beni bütün kötülüklerden koruyacaklarını söylüyorlar.

Başıma ne kötülük gelebilir ki anlayamadım ama insanın yanında böyle güzel iki kişinin olması büyük bir şans.


Onları size tarif edemem tarifi yok. Sadece şu kadarını söyleyebilirim. Onlara sarıldığımda kendimi bulutların üstündeymiş gibi hissediyorum.

Kendinizi bir boşlukta hissedip aynı zamanda yumuşacık bir şeyin üzerende yatıyormuş gibi hissediyorsunuz.



Şimdi sıra sizde kapatın gözlerinizi ve düşünün...

Yukarıda çok yukarıda bir bulutun üstündesiniz yumuşacık sıcacık sanki sizi kocaman kolları ile sarmış bir tüy dokunuşuyla. Nefesinizin kesildigini aynı zamanda derin bir nefes aldığınızı o nefesin ciğerlerinizde gezerken ki halini ve o nefesi her çektiğinizde anlatılması tarifi mümkün olmayan çok büyük bir mutluluk hissettiğinizi...


Onlara dokunmak, sarılmak, yanınızda olduklarını bilmek ve en önemlisi onları görebilmek.


 İşte böyle bir şey....










Pazartesi, Mayıs 16

Çok güzel bir rüya gördüm. 

Zaten hep kanatlı melekleri görüyordum uykuda olmadan bile ama bu sefer gördügüm başka birşeydi. Bir kız tatlı şirin bir kız. Ama anlam veremedigim bir şekilde bana bişey söylemeye çalışıyordu ben ona yaklaşmaya çalışırken o uzaklaşıyordu. 

Sesi derinden ve yankılı geldiği için anlayamıyordum söylediklerini. 

Bir gayret koşup yetiştim ona ne diyorsun ben seni anlayamıyorum dedim. 

O bana sadece baban baban dedi. Ne demek istiyorsun anlamıyorum diye tekrar sordum o baban ibrik ibrik dedi. İbrik ne demek diye tekrar sordum. Oda annen çeşme baban ibrik dedi.


Ter içinde uyandım annen çeşme baban ibrik ne demekti. Tam düşünürken bunları bir ampul beliriverdi kafamın üzerinde. 

Annemin çeşmelerini biliyordum ama babamın ibriği neredeydi. Acaba ondanda sıcak ve tatlı bir su geliyormuydu. Bu merakla babamın ibriğini görebilmek için onu dikkatlice izlemeye başladım. Ve o ibriği önünde sonunda görecektim...... 


(Beste'ye ithafen)



Her nedense anlayamadığım bür sürü şey var. Bir sürü insan girip çıkıyor neden gelip gidiyorlar hemde ellerinde kocaman ağaçlarla. Birde tek tek başıma gelip “amanda aman amanda aman” demeleri. Ne demek ki bu amanda aman.... Hiç anlamadım çok komikler. Hele bazıları hem bu lafı söylüyor birde yüzüme tükürüyor. 

Yani şöyle amanda aman amanda aman tü tü tü tü......sonunada bir maşallah ekliyorlar ki maşallah’ı hiç anlamadım.

Sonunda gidiyoruz. Ev denilen bir yer anladığım kadarıyla yaşayacağımız yer. Neye benzediğini çok merak ediyorum.

Babam beni kucağında merdivenlerden çıkarırken ben oğluma bir oda yaptım krallara layık deyip durdu. Neden bana oda yapıyor ki ben annemin koynunda yatıcam o heralde başka türlü düşünmüş bilmiyor ki ne yaparsa yapsın beni annemin kucağındaki o kokudan ayıramaz.

Galiba babam ve benim aramda soğuk savaşlar yaşanacak. Annemi paylaşamayacağımız kesin ama eminim ki her seferinde ben kazanıcam. Annemin bana nasıl baktığını gördükten sonra babam şimdiden mağlup.

Evde ilk gecemiz.

Annemle geçirdiğim en güzel vakitlerden biri karnımı doyurduğu vakit.

Neredeyse kafamdanda büyük ben benzetmeyle söylüyorum iki tane çeşme annemler meme diyor ben çeşme demeyi daha çok seviyorum uçlarında kahverengi muslukları var yukarıdan bastırınca o musluklar akmaya başlıyor.

O musluklardan akan tatlı suyu içmeyi çok seviyorum. Birde elimi üzerine koyunca deymeyin keyfime aramızda öyle bir çekim ve elektriklenme oluyor ki bunu ne ben anlatabilirim nede sizin beni anlama kapasitenizin olduğunu düşünüyorum. Oyleki siz olsanız sabahtan akşama kadar o çeşme başından kalkmak istemezsiniz.

Bazen düşünüyorum babamda neden böyle çeşmeler yok onun tek yapabildiği eve geldiğinde beni kucağına alıp büyük bir gürültü kopararak öpmesi inanın bu yüzden kulaklarım sağır olacak. 

Birde altımı açıp oramla buramla oynayıp aman benim oğlum erkekmi, aman benim oğlumunkide büyüyecek mi gibi benim için anlamsız lafları söylemekten geri kalmıyor.