Pazartesi, Mayıs 16

Çok güzel bir rüya gördüm. 

Zaten hep kanatlı melekleri görüyordum uykuda olmadan bile ama bu sefer gördügüm başka birşeydi. Bir kız tatlı şirin bir kız. Ama anlam veremedigim bir şekilde bana bişey söylemeye çalışıyordu ben ona yaklaşmaya çalışırken o uzaklaşıyordu. 

Sesi derinden ve yankılı geldiği için anlayamıyordum söylediklerini. 

Bir gayret koşup yetiştim ona ne diyorsun ben seni anlayamıyorum dedim. 

O bana sadece baban baban dedi. Ne demek istiyorsun anlamıyorum diye tekrar sordum o baban ibrik ibrik dedi. İbrik ne demek diye tekrar sordum. Oda annen çeşme baban ibrik dedi.


Ter içinde uyandım annen çeşme baban ibrik ne demekti. Tam düşünürken bunları bir ampul beliriverdi kafamın üzerinde. 

Annemin çeşmelerini biliyordum ama babamın ibriği neredeydi. Acaba ondanda sıcak ve tatlı bir su geliyormuydu. Bu merakla babamın ibriğini görebilmek için onu dikkatlice izlemeye başladım. Ve o ibriği önünde sonunda görecektim...... 


(Beste'ye ithafen)



Her nedense anlayamadığım bür sürü şey var. Bir sürü insan girip çıkıyor neden gelip gidiyorlar hemde ellerinde kocaman ağaçlarla. Birde tek tek başıma gelip “amanda aman amanda aman” demeleri. Ne demek ki bu amanda aman.... Hiç anlamadım çok komikler. Hele bazıları hem bu lafı söylüyor birde yüzüme tükürüyor. 

Yani şöyle amanda aman amanda aman tü tü tü tü......sonunada bir maşallah ekliyorlar ki maşallah’ı hiç anlamadım.

Sonunda gidiyoruz. Ev denilen bir yer anladığım kadarıyla yaşayacağımız yer. Neye benzediğini çok merak ediyorum.

Babam beni kucağında merdivenlerden çıkarırken ben oğluma bir oda yaptım krallara layık deyip durdu. Neden bana oda yapıyor ki ben annemin koynunda yatıcam o heralde başka türlü düşünmüş bilmiyor ki ne yaparsa yapsın beni annemin kucağındaki o kokudan ayıramaz.

Galiba babam ve benim aramda soğuk savaşlar yaşanacak. Annemi paylaşamayacağımız kesin ama eminim ki her seferinde ben kazanıcam. Annemin bana nasıl baktığını gördükten sonra babam şimdiden mağlup.

Evde ilk gecemiz.

Annemle geçirdiğim en güzel vakitlerden biri karnımı doyurduğu vakit.

Neredeyse kafamdanda büyük ben benzetmeyle söylüyorum iki tane çeşme annemler meme diyor ben çeşme demeyi daha çok seviyorum uçlarında kahverengi muslukları var yukarıdan bastırınca o musluklar akmaya başlıyor.

O musluklardan akan tatlı suyu içmeyi çok seviyorum. Birde elimi üzerine koyunca deymeyin keyfime aramızda öyle bir çekim ve elektriklenme oluyor ki bunu ne ben anlatabilirim nede sizin beni anlama kapasitenizin olduğunu düşünüyorum. Oyleki siz olsanız sabahtan akşama kadar o çeşme başından kalkmak istemezsiniz.

Bazen düşünüyorum babamda neden böyle çeşmeler yok onun tek yapabildiği eve geldiğinde beni kucağına alıp büyük bir gürültü kopararak öpmesi inanın bu yüzden kulaklarım sağır olacak. 

Birde altımı açıp oramla buramla oynayıp aman benim oğlum erkekmi, aman benim oğlumunkide büyüyecek mi gibi benim için anlamsız lafları söylemekten geri kalmıyor. 

Bu korkuyla yastığını kafasına kapadı. Farkında olmadan gözlerinden yaşlar geldiğini, boğazında koca koca düğümler belirdiğini hissetti. Hani gemici düğümü derler ya işte o düğümler gibi; bağlanması kolay açılması mümkün olmayan.

Geçmişi gözlerinin önünden geçmeye başladı.
Doğduğu günü hatırladı.

(Sakın demeyin hadi canım hatırlayamaz diye ilginçtir ki o hatırlıyordu hemde her saniyesiyle....)




Bir kadının kucağındayım... 

Neresi burası geldiğim o uzun ve sıkıcı yolculuktan sonra burası o kadar büyük ve soğuk ki korkuyorum.

Hayır dur dur beni neden bırakıyorsun.

Sıcak bir kucak o kadar sıcaktı ki bunu anlatabilmem mümkün degil. Bunu hayal bile edemezsiniz. Bir yüz bulanık ama pürüzsüz gözlerimin içine sıcacık bakan ama bir taraftanda gözlerinden sıcak yaşlarla. O gözleri gördükten sonra tamam dedim işte hayatımın kadını. Bu kadın benim ömrüm nefesim yaşama sevincim olacak. Beni kötülüklerden koruyacak beni en çok sevecek, benim için en çok ağlayacak, ne olursa olsun bana en çok inanacak olan güzel annem.

 Evet o benim melek annem...


Bu karmaşık ama bir o kadarda güzel duygularla o güzel yüzüne bakarken bir ses ama o kadar kalın ve korkunç ki hani kalkabilsem kimse tutamaz beni kaçardım.

Oğlum oğlum hoşgeldin aramıza....

Bu sesi daha öncede duydugumu hatırladım ama bu kadar korkunç gelmiyordu.

Sonra annem  "bak bebeğim baban geldiiiiii."

Beni güçlü kollarıyla kucağına alıp alnıma küçük bir öpücük kondurdu. Yüzü annem gibi pürüzsüz degildi hatta tam tersi o kadar sertti ki beni bir fırçanın öptüğünü düşündüm. 

Ama o tel fırça hissi veren öpücük o kadar içten ve sıcaktı ki işte o an dedimki evet bu benim canım babam. Beni her konuda destekleyecek benim gururum, örneğim olacak, bana hayatla ve tabiki kızlarla ilgili öğüt verecek canım birtane fedakar babam.

Evet o benim güçlü kuvvetli babam.... 



Çarşamba, Mayıs 11

BİR SABAH GÖZÜNÜ AÇTIĞINDA...


Sabah güneşi yüzüne vurdu. Gözlerini açmaya çalıştı fakat bir türlü beceremedi. Nedense her zamankinden daha sessiz bir gün doğumu olduğunu düşündü. Ne annesinin, ne babasının sesi gelmiyordu. Daha uyanmadılar diye aklından geçirdi.

Şöyle bir gayret döndü güneşin keskin ışıklarından kurtarmak için kendini. Biraz daha beklemeye karar verdi.
Çünkü hiç sevmezdi dayanamazdı yanlız başına uyanmaya ve gözünü açtığında karşısında birilerini görmemeye... baya zaman geçtikten sonra.....

Bir tıkırtı duydu derinden gelen

- Hah dedi kalktı biri....

hışır hışır bir ses sonra.....

Anlam veremedi dinlemeye devam etti. Bir kapı açıldı ardından bir kapı daha

Pür dikkat kesildi seslere bekledi... bekledi... bekledi...


Ne anlamsız ki açılan kapılar hem kapanmadı tekrar, hemde sesler tamamen kesildi. Yüreğinde sıcaklıkla beraber bir korku hissetti.



-       Acaba yabancı biri mi bu diye düşündü. Kalksam mı acaba derken bir ses daha geldi. Dolap kapakları açılıp kapanmaya başladı. Kapaklar açılıyor içleri büyük bir gürültü ile karıştırılıyor ve o gürültü ile tekrar kapanıyordu. Ona anlamsızca gelen bu seslerden rahatsız olmaya başladı.

Hem gidip neler olduğunu görmek istiyor hemde duyduğu korkudan dolayı kalkamıyordu kaskatı kesilmişti tüm vücudu.

Odasının kapısı kapalı olduğu için şükretti bir an. Ya buraya gelirse diye düşünmekten alamadı kendini.

-       Ya buraya gelirse ya bana zarar verirse......

Tam bunları düşünürken bir gölge geçti kapının önünden.



Kapı kolunun hareket ettiğini farketti. İçinde duyduğu o korku bir fırtınaya dönüştü.

Bu duygular içerisindeyken kapı kolu daha hızlı bir şekilde hareket etmeye başladı. Korkusu kat kat arttı.

Sonra kapının camında bir silüet gördü yanlış gördüm heralde diye kapadı gözlerini bir daha açtı biri bakmaya çalışıyordu emin oldu görduğünden.


Biri kapıdaydı ama kimdi bu kim olabilirdi ondan ne istiyordu.....

-       Ne yapıcam, ne yapıcam, ne yapıcam ben.....